15 Kasım 2018 Perşembe

İZNİK ORHANGAZİ 80K 

                                    2014


İlk ultramaraton tecrübem olan İznik Orhangazi Ultramaratonu hikayemi paylaşmak istedim.Yeni başlayanlar başlayacak olanlar ve onlarca kez ultramaraton koşanlar herkezin kendini bu hikayenin bir yerinde bulacağından eminim.


Ultramaratonun düsturudur

2013 de 42K dağ maratonu koştuğum İznik Ultrada 2014 de hedef 80K olmuştu,lakin yeterli antrenman yapamamış buna rağmen katılmaya karar vermiştim.Hedefim 42k yı bitirip sonrasında da atacağım her adımı kar sayıp gidemediğim noktadada bırakmaktı.Aslında bu güne kadar katıldığım tüm parkurları bitirmiş biri olarak buna gönlüm el verirmiydi bakıp görecektim.Limitlerimi ve vücut direncimi test etmiş olacaktım.


Ultramaraton  koşacaksanız öncesinde parkurun türü ve mesafesine uygun olarak hazırlık antrenmanlarını yapınız.Ruhen hazır olsanızda bedenen hazır değilseniz aşırı yıpranır veya sakatlanabilirsiniz.Keyif alacağınız bir parkur kabusa dönüşebilir.


Cuma akşamı Kozyatağından 18:30da 42K koşacak olan arkadaşım Zafer ile birlikte arabaya atladık.Eskihisarda arabalı vapurdan indiğimizde iki seçeneğimiz vardı. Yalova Orhangazi İznik güzergahı veya daha önce gitmediğimiz ve bilmediğimiz Karamürsel üzerinden dağ yolunu kullanmaktı.Macerayı yani dağ yolunu seçtik zaten bir ultra maratoncudanda başka ne beklenirdiki?

Bir kaç kişiye sorduktan sonra nihayet İznik tabelasını bulmuş ve yola koyulmuştuk.Hava kararmış ıssız ve sessiz yollardan tırmanışa geçmiştik bile.Yol zaman zaman kötüleşiyor kıvrılarak karanlık içinde incelip kayboluyor,hava serinlemeye başlıyordu.Şehrin ışıklarını geride kalmıştı tek tük yanan lambaların çılız ışığı altında ilerlerken önümüze bir tilki çıktı.Bir süre onu takip ettik.Aslında o da bizdendi bir koşucuydu.Hayatda kalmak için koşmak zorunda olan sabırla hedefine ulaşan patikaların usta ultracısıydı.Tek farkımız bizim bu işi spor için yapıyor olmamızdı.

Patikaların usta koşucusudur

Araçtaki sessizliği bozmak için Zafer'den teybe kaset takmasını rica ettim.Kıraç'ın güzel albümlerinden bir tanesi çalmaya başlamıştı bile.Anadolu Rock ın usta temsilcisinin yüksek ses ile davul ve yaylı enstrümanlar ile desteklediği o güzel parçalarına birlikte söylemeye başladık.Bir süre sonra susadığımızı fark edince dağ başında içecek birşeyler bakınmaya başladık. Kızderbent köyüne girdiğimizde sokak boşdu,köy meydanını geçtik açık bakkal vardı ama orada bizim aradığımzı içecek yoktu.Sonraki köyün çıkışında uzaktan mavi ışıklı tabeleayı görünce sevindik.İçeceklerimizi aldık ve yola devam ettik.İçeceklerimizin sonunu yudumlarken İznik tabelasını geçmiş ve şehre giriş yapmıştık.Kayıt masasına acelece girdik hızla malzeme kontrolü yaparak yarış kitlerimizi aldık.Artık yarışa hazırdık.Team Ultra Trail Runners ekip arkadaşlarımız ile buluşup konaklayacağımız eve doğru yola koyulduk.Evde son hazırlıklar tamamlandı.Bu yıl yarışın üçüncüsü koşulacaktı ilk defa koşacakların heyecanları yüzlerinde belliydi.Türkiyede ultra maraton deyinca akla gelen isimlerin başında olan Bakiye Hocamız ve Çekmeköyde antrenmanlarda tepeleri adeta uçarak geçen Ufuk 130k koşacaklardı.Bülent de benim gibi 80k daydı Cem ve Behçet de 42k da ter dökecekler arasındaydılar. Ufuk Öztürk ve Bakiye Duranı 130K startı için alana götürdük,ekibin kalan kısmı sabah başlayacak zorlu mücadele için dinlenmeye çekildiler.

Bakiye Hoca ve Ufuk'un 130K ya uğurlanışıdır

130K koşanlar 24:00 de oldukça renkli görüntüler eşliğinde start aldılar.Onları yolculadıktan sonra Zafer'le dönüşe geçtik ama yine susadığımızı fark ettik.Sahilde bir mekana girdik.İçecek+patates muhabbeti sonrası 01:30 gibi evdeydik.Bir süre sonra Zafer'den gelen gök gürültüsü üzerine odadan ayrılarak Ufuk'un odasına geçtim ve derin bir uykuya daldım.

130K bekleyişidir


Yarış öncesi kaliteli ve yeterli uyku çok önemlidir.Saatlerce ayakta kalacak koşacak olan bedenin mücadeleye dinlenmiş olarak başlaması önemlidir.


Koşudan 5 saat önce pateteslerin durumudur

MACERA BAŞLIYOR

Sabah 06:10 gibi kalktığımda ekipten diğer arkadaşların çoktan kalkmış ve hazırlanmış olduklarını gördüm.Herkezin heyecanı gözlerinden okunuyordu benim ve Zaferin gözlerinde ise biraz uykusuzluk vardı.Evden çıkıp starta yakın lokantada Zafer'le birer sabah çorbası içtik ve artık mücadeleye hazırdık.

Hedefe doğru koşanların durumudur

Start verildi heyecan başladı ve büyük bir coşku ile rengarenk kıyafetler içerisindeki sporcular İznik merkezine doğru dalga dalga yayılmaya başladılar.

Maceranın başladığı andır


Tarihi İznik çarşısından geçerek şehir dışına doğru yol almaya başladık.Asfalt yoldan karşıya geçerek dağa doğru tırmanıyorduk.Düz yolda koşanlar bir süre sonra eğim arttıkça yürümeye başladılar tabi bende.Hemen önümde ilerleyen Bülent birden samuray edası ile sırt çantasına yaptığı özel bölümden batonlarını çekti ve hızla gözden kayboldu,arkasından baka kaldım ve bir daha yarış boyunca da O'nu göremedim.Tırmanma bittiğinde tekrar koşmaya başladık yeşil bir denizde yüzer gibiydik.Baharın yeni geldiği toprak ananın uyandığı bir birinden güzel kokuların havada uçuştuğu patikada yol almak gibisi yoktu.İlk kontrol noktasına 12.km de Derbente girdik,hızlıca su takviyesi yaparak yola koyuldum.Yarıştan sonra Zaferin bu noktada yarışı bıraktığını ve derbent sakinleri  ile kahvehanede sıcak çay içip muhabbet ettiklerini sonradan öğrendim.Amcalar ürettikleri ürünlerin para etmediğinden dert yanmışlar bu arada sadece Derbentte değil koşu boyuncu bir çok köyde içilen çaylara para vermiyorsunuz bu çok ayıp bir davranış zira anadolu misafirperverliği buralarda halen geçerli akçe.

Yeşil deniz içinde kaybolmanın halidir



Behçet Abi ile su ikmalidir

Derbenti geçerek tekrar patikaya sardım ortalama tempo ile ilerlerken bir yanda da tatlı ve tuzluları atıştırıp enerji içeceğini alıyordum.Geçen yıl çoban köpeklerinin kovaladığı ve ters yönde iyi bir pace ile kaçtığım o yerden geçerken ''derdim çoktur hangisine yanayım'' dizelerini anımsatan olayı hatırlayınca biraz tedirgin oluyorum neyseki bu sefer ortalıkta bu cici hayvanlardan yok tabi şimdilik zira önümde daha uzun bir yol var.Bundan sonraki kontrol noktası olan Süleymaniye ye doğru bazen çıkış bazende inişli parkurda ilerleyerek 28k da Süleymaniye giriyorum.Bu nokta detaylı beslenme noktası ve ne ararsan var.Her şeye saldırıyorum elma,cips,bisküvü,kola,meyva suyu,kek kuruyemiş vs sırt çantamdaki suyu meydandaki çeşmenin soğuk suyu ile doldurduktan sonra yola koyuldum.Tırmanışa geçmiş soğuk suyu sırtımda hissediyorum ki bu güzeldi.Bir süre sonra yarış boyunca başımın belası olacak karın ağrısı başladı.Çok fena ağrıyordu ve yarış bitene kadar da peşimi bırakmayacak bazen şiddetlenecek bazen kendini unutturacak ama hep benimle olacak yeni yol arkadaşımla tırmanışa geçmiş ona rağmen manzaranın tadını çıkarmaya çalışıyordum.Müşküle köyüne doğru inişi geçtiğimizde uzun sağlı sollu kıvrıla kıvrıla inen patikada bizi izleyen meraklı ve bir o kadar güzel çocukları görmek oldukça neşe vericiydi.Onların bu duruşlarını gözlerinin içindeki ışığı görmek için bile buralara gelinirdi. 

Yarış esnasında ve öncesinde beslenme çok önemlidir.Daha önce tüketmediğiniz alışık olmadığınız sıvı&katı maddeleri tüketmeyiniz.Parkur uzun ne kadar yersem o kadar iyi olur hatasına düşmeyin.Enerjiye hızlı dönüşen besin maddeleirni tercih ediniz.Aksi durumda can sıkıcı yol arkadaşınıza davetiye çıkarmış olursunuz.



Müşküle sakinleri'nin yarışı sahiplenişleridir


Müşküle de karşılanıştır


Müşküle de çocukların gözlerindeki enerjinin yansımasıdır


Köyde soda almaya karar verdim.Köye girişte çocuklar bizleri bekliyorlardı bol bol çak yaptık.Köyde her evin önünde teyzeler bizleri destekliyorlar ha gayret oğlum bravo diyorlardı bu bizlere büyük moral ve enerji veriyordu.İstanbul maratonunda göremediğimiz ve hep özlediğimiz tablonun tam içinden geçiyoruz. Bakkala daldım bir sodayı mideye indirdim 2. sodayıda su kabına boca ettim.Su kabındaki enerji içeceği kokusu sodayıda sarmıştı biraz içtim kötü olunca döktüm.Müşküleyi geçince ilk dağ tırmanışıda bitmiş oldu artık asfalta düşmüştük koşmaya devam.Arkadan gelen Kuvetli çiff beni geçti onlarda 80k koşuyorlar.Şifalı olan çeşmeden su takviyesi yaparak 42k Narlıcaya girdim.Burada 42k yı bitiren Cem ile sarıldık,Cemi tebrik ettim uzun süre buna hazırlanmıştı ve iyi bir derece ile bitirmişti beni sordu yol arkadaşımdan bahsettim,karnım fenaydı soda tuzlu peynir takviyesi yaptım bir ara bırakayım dedim zaten hazırda değildim ve 60k dan sonrada her an bırakabileceğim diye koşuya başlamıştım.Cem devam etmem konusunda bana cesaret verdi ve yola koyuldum.

Narlıca kontrol noktasıdır

Ultramaratonlarda parkur boyunca yarışı terk etmek,yarıda bırakmak isteyeceksiniz bu durumda öncelikle sağlık durumunuz, kalan mesafe,parkurun durumu ve hava şartlarını göz önüne alarak karar vermelisiniz.Bu konuda sizleri cesaretlendirecek arkadaşlarınızda olacaktır.


Narlıcanın hemen çıkışında çok dik bir tırmanış başladı midem fena ağrıyordu yorgunluk bir yandan 'bende buradayım' diyordu bir yol arkadaşım daha olmuştu.Bırakma zamanı geldi dedim ama içimden bir fısıltı hayır diyordu bu fısıltı giderek güçlendi ve devam etmeye karar verdim yürümenin bile çok zor olduğu bu bölümde sopalardan destek alarak ilerlemeye başladım.İleride bir sporcu yere oturmuş soluklanıyordu bir yandan devam etmek istiyor bir yandan da çok kötü olduğunu söylüyordu ağrı kesici vardim sonra birlikte ilerledik.Bir süre sonra durduk ve mücadeleyi terk etme kararı verdi onu geri gönderdim.Bu O'nun için iyi bir karardı zira antrenmansız olarak buraya gelmişti.Arkadan gelen son 80K cı grup ile selamlaştık,beni geçtiler artık tek başımaydım zorlu tırmanış devam ediyor hava bozacak gibi duruyordu.Tam yalnız olduğumu düşünürken yanımdan organizasyon aracı geçti ve gözden kayboldu.Hava iyice bozmuş yağmur ciselemeye başlamıştı.Sırt çantamda yağmurluk vardı ama çantayı sırtımdan indirip onu oradan çıkarmaya bile halim yoktu,durursam bir daha devam edemeyeceğimden korkuyordum.Yağmur hızlanınca buna karar verdim yağmurluğu aldım üzerime geçirdim.Tırmanışda bitmiş tatlı bir eğimle yağmurla ıslanan toprağın tarifi mümkün olmayan kokusunu içeme çekerek yakaladığım tatlı tempo ile koşmaya başladım.Yeşil bir denizin içinde yüzercesine ilerledim iniş bitmiş dere yatağına inmiştim,uzaktan keçileri görünce aklıma hemen köpekler geldi bu bir sürüydü.Allahtan korktuğum başıma gelmedi çoban kardeş ile ayak üstü bir kaç kelam ettik sonra öndeki grubu sordum az ileride tırmanışa geçtiler dedi bana kestirme bir yol tarif etsede itibar etmedim ve tırmanmaya başladım.Öndeki grubu yakalamayı bırakın göremedim bile.Ormanın içinde işaretlere bakarak yoluma devam ederken saati merak ettim saat kullanmayı sevmem cep telefonuma bakarım,baktım şarj bitmiş oh dedim kendi kendime kolay gelsin.Başına bir iş gelse kimsenin haberi olamayacak.

Bu tür uzun etaplı koşularda tek iletişim aracınız olan cep telefonu ayakkabılarınızdan sonra ki en kıymetli ekipmanınızdır.Parkur boyunca çalışır olması için gerekli tedbirleri mutlaka alınız.


Artık zamandan da haberim yoktu Sölüze kadar yapacakda bir şey yoktu.Zaten son koşucuydum öndekilere yetişmem imkansızdı arkadan da gelen yok ortada zaten kimseciklerde yoktu!Sölöze doğru yol alıyordum kısmi tırmanış bitmiş Sölöze doğru inişe geçmiştim.İnişe geçince oh dedim az sonra Sölöze girerim lakin ne mümkün.Kıvrıla kıvrıla inen yol bir türlü bitmek bilmiyordu.Aşağıda İznik gölünün müthiş manzarası da olmasa çekilecek iş değildi.Ormanlık alandan çıkmış stabilize yolda ayağıma dolan taşlarla yılan gibi kıvrılan yolda ilerlemeye devam ettim.Bir ara durdum ayakkabılarımdaki taşları atmak için oturdum birazda dinleneyim dedim taş boşaltma işini ağırdan aldım.Yola arkamı dönmüştüm bir ara bir ses duydum arkama baktım birde ne göreyim!Bir sporcu hızlı adımlarla ilerlerken bana baktı ve yine aynı hızlı adımlarla beni geçti.Demekki son sporcu değildim benden de yavaşı vardı.Hemen toparlandım ve beni geçen arkadaşın peşinden fişekledim.Sölüze az kalmış evlerin çatıları iyice belli oluyordu gölde gittikçe yanıma geliyordu.Nihayet patika bitmiş karayoluna ulaşmıştım işaretlere dikkat ederek zeytin ağaçlarının olduğu bahçeden geçtim sonra ilk evi gördüm evide geçince karayoluna indim.Sola doğru rampaya vurdum kenardaki bir hanımefendiye Sölüz burasımı diye sorunca o da yukarı çıkın ileride dedi.Yukarı çıktım ve sağda masayı yı gördüm.Masada bir hareketlilik vardı sebebini daha sonra öğrendiğim.Zamandan habersiz masaya ya girdim saati sordum zaman kısıtına takılmadığımı öğrenince rahatladım.Beni geçen İngiliz kardeş de su ikmali yaptı ben acıkmıştım bakkaldan açma aldım masadandan biraz kola ve peynir su aldım.Midem kötüydü ama birşeylerde yemeliydim zira vücut istiyordu.

Sölüzden ayrıldım işaretleri takip ederek zeytin ağaçlarının olduğu düz yumuşak zeminli bahçeye daldım.Dağdan sonra bu alanda koşmak bana iyi geldi ileride İngiliz kardeşi gördüm yakaladım ve geçtim.Zeytinliklerde ilerledikten sonra dere geçişine vardım su çok güzel buz gibiydi sudan geçtim içimden suya yatmak geldi ama vazgeçtim dereyide geçince yavaş yavaş zeytinlik alandan çıkmış oldum.İleride ilk defa gördüğüm iki koşucu ile tanıştım.Geçen yıl da yarışa birlikte katıldıklarını ve son km lerde süre kısıtına yakalanarak diskalifiye olduklarını anlattılar.Bu yıl kararlı şekilde bitirmeye niyetleri var.Onlarla biraz sohbetten sonra tempomu düşürdüm zira yorulmuştum.Artık gölün yanına kadar inmiştim parkur farklı bir atmosfere dahil olmuştu.Yazlık diyebileceğimiz geniş bahçeli tek katlı evlerin olduğu geçerken hemen önümde küçük bir kız bana doğru koştu çak yaptık çok tatlı bu kızı görünce aklıma kızım Zeynep geldi.Bir dakika sonra bir ses duydum bu bir davetdi.Yazlıklardan bir tanesinin kapının önünde teyze beni  çaya çağırıyordu.Midem kötü olmasına rağmen davete icabet edip bahçeden içeri girdim.Teyze çok mutlu oldu ve bir o kadarda şaşırmıştı zira sabahtan buyana kapının önünden geçen koşucuları davet etmiş sadece ben durmuştum.Bahçedeki masada bulunan ailenin diğer fertleri ilede tanıştım.İkram edilen 3 bardak çayı içerken bir yandanda sohbete daldık.Ultramaratondan koşudan parkurdan bahsettim onlara,onlarda İstanbuldan gelmişler burada sağlıklarına kavuşmuşlar göle girip çıkıyorlarmış İznik çok güzle bir yer cennet gibidir dediler.Yemek de söylediler ama ben çok daha fazla kalamayacağımı ilettim bu arada bizim İngiliz kardeşde hızlı adımlar ile selam vererek geçti.Bu O nu son görüşüm oldu.Ev sahipleri beni tekneleri ile Orhangaziye bırakma teklifinde bulundular olmaz dedim bari araba ile asfalta kadar atalım dediler gene olmaz dedim nazikçe nedenini açıkladım teşekkür ederek tekrar yola koyuldum.Geride benden başkası yoktu bundan emindim artık.Saat zaten yoktu bende gidebildiğim kadar giderek 75k da duruma bakarım diyerek düştüm yollara.Göl kenarındaki güzel evleri ve restaurantları geçerek ana yola çıktım.Mola işe yaramış bacaklarıma derman gelmişti.Jandarma kontrolünde karşıya geçerek işaretleri takibe başladım.Artık asfalt yolda göle paralel 75k  ya doğru koşuyordum.Etrafda evler insanlar taşıtlar vardı.Taşıt trafiğine dikkat ederek ilerliyorum.Çok değil 2 saat önce dağ başında tek başımayken şimdi şehir içinde koşturmak enteresan geldi bu da Ultramaratonun güzelliklerinden hep sıkıntı olamayacakya!
     
Midemdeki ağrı ben buradayım diyordu fazla param da kalmamıştı aklıma soda ayran geldi ama sadece soda için param vardı.Bunu düşünerek yol kenarındaki kahveye girdim birde baktım ki zeytinlikte karşılaştığım iki arkadaş mola vermişler dinleniyorlar onlara dahil oldum soda ayran ikram ettiler biraz rahatladım.Tekrar yola çıkma vakti gelmişti birlikte yola koyulduk düşük tempo ile koşarken içlerinden bir arkadaşımız tempoyu artırdı ve bizden ayrıldı.İki kişi devam ediyorduk fakat yol arkadaşımında ayağında sorun oluştu ağrıları vardı.Kendisini iyi hissetmiyor ise bırakmasını söylesemde geçen yılda aynı sorunun olduğunu bu sene yarışı tamamlayacağını söyledi.Onunla vedalaşarak tempomu yükselttim.Asfalt yol yorucu olsada bu saatden sonra ağrılarda sızılarda beni yolumdan alıkoyamazdı.Aklımda ki tek şey 75k ya ulşamaktı.Asfalt bitince göl kenarında sayfiye alanına benzer piknik masaları ve mangalcıların olduğu bir alana vardım.Artık kumda koşuyordum fakat mide ağrısı da giderek artıyordu.Cebimde ne kadar kuruyemiş varsa hepsini doğaya bıraktım kuşlar yesin diye zira onlar aklıma geldikçe midem daha da fena oluyordu.Mangalcılara bakarak kendimi motive etmeye çalıştım.Gözlerim hep ufukta 75K nın işaretlerini arıyordu bu arada belkide zamanım bitmiş boşuna koşuyordum.Bunları düşünürken ileride 75K nın bayrağını gördüm.Hızlıca masaya vardığımda görevli arkadaşlar masayı yı topluyorlardı.Masada fazla birşey kalmamıştı birkaç peynir biraz kola cips vs.İlk sözüm zamanım bittimi oldu.Hayır dediler daha bir saatiniz var diyince içime su serpildi zira geriye 5k kalmış ve hala bir saatim vardı.Bu oldukça güzle bir haberdi.Biraz dinlendim zorda olsa peynirden tırtıkladım ve çok vakit kaybetmeden düştüm yola tam çıkarken arkadan ayağı ağrıyan arkadaşın da giriş yaptığını görünce çok sevindim.Yine asfalttaydım ve adım adım Orhangaziye gidiyordum.Düşük tempo ile koşuyor bir yandanda midemdeki ağrı ile uğraşıyordum.İleride koşan iki kişi daha gördüğümde şaşırdım kimdi bunlar?Bir tanesinde baton ve yağmurluk vardı ilk defa görüyordum  hızlandım ve yakaladım onları.Bunlar Yonca Tokbaş ve kahvede soda ayran ısmarlayan arkadaşdı.Her ikisininde ortak bir yönü vardı ikiside geçen yıl 80k yı tamamlayamamışlardı ve bu  sefer şeytanın bacağını kırmak istiyorlardı.Hatırlarsanız Sölüz girişinde bir hareketlilikten bahsetmiştim.Yonca 60k ya gelmiş ve bırakma kararı almış olmasına rağmen arkadaşalrının ısrarı ile o noktada tekrar parkura devam etme kararı almış tabi bu aşamada git geller yaşamış gördüğüm hareketlilik de oymuş.Yonca ayağında sandeleti ile ilerlemeye çalışıyor bir yandan da bizle sohbet ediyordu.Hedefe yaklaşmış olmanın verdiği heyecan ile vücudundan gelen isyana aldırış etmiyordu.Birlikte ilerledik çevre yoluna çıktık yolun karşısına geçmeliydik işaretler altgeçidi gösteriyordu fakat heyecan ve yorgunluklan iki arkadaşımız ters yöne doğru ilerlediler.Bunda bir gariplik olduğunu fark edip doğru işaretleri bularak birlikte alt geçide giridik.

Ultramaratonlarda işarteleri takip etmek çok önemlidir.Önümdekiler nasılsa doğru gidiyorlardır deme birde bakmışsın km lerce boşa koşmuşsun!İşaretleri takip etmek senin en önemli vazifelerindendir.Emin değilsen dur ve enson görüdğün işarete geri dön.Varsa parkur rotasını saatine yükle.Uçurumdan düşen koyunları unutma!


Zamanımızın azaldığını tahmin ediyordum fakat hala finishe gelememiştik.Alt geçitten çıktık artık tamamen şehrin merkezindeydik yolda bize bir çok kisi finishi tarif ediyor bazıları çok geç kaldınız herkes geçti burdan diyordu.Ee tabi o taraftan bakınca öyleydide bizim taraftan bakınca olay çok farklıydı.Kalabalık içinde ilerleyişimiz çok sürmedi ileride bayraklar ve flamalar göründü büyük heyecanla topluca finishe girdiğimizde Yonca artık gözyaşlarına hakim olamamış ağlıyordu kolay değildi geçen yıl son 5k da kaçırdığı yarışı bu yıl tamamlayabilmişti.Hedefe ulaşmanın vermiş olduğu huzur ve mutlulukla o güzel çiniden yapılmış anı madalyamızı boynumuza astık.Süre 12:35  dk yı gösterirken hala 25 dk mız vardı.Kendime inanamamıştım öylesine başladığım parkuru tamamlamış olmak benide şaşırtmıştı.Oturdum kaldım bir kaç dostu aradım sevincimi paylaştım.Midemdeki ağrıda geçmişti sanki o da finisihi bekliyordu.Kıyafet değişimi için okula girdim oradaki grup beni görünce şaşırdı Narlıca rampasında beni geçen gruptu bunlar abi dediler biz seni geçtikten sonra bu abi bitiremez bırakır demiştik diyip tebrik ettiler.Bende bugüne kadar başladığım her parkuru tamamladığımdan bahsettim zaten amacımızda bu değilmiydi?

Başlamak bitirmenin yarısıdır hedefin sağlam ve inandıysan zorluklar seni caydıramaz sadece oyalar bir süre sonra onlarla yaşamayıda öğretir sana


Dağlarda koşmak gibisi yoktur