İZNİK ORHANGAZİ 80K
2014
İlk ultramaraton tecrübem olan İznik Orhangazi Ultramaratonu hikayemi paylaşmak istedim.Yeni başlayanlar başlayacak olanlar ve onlarca kez ultramaraton koşanlar herkezin kendini bu hikayenin bir yerinde bulacağından eminim.
|
Ultramaratonun düsturudur
|
2013 de 42K dağ maratonu koştuğum İznik Ultrada 2014 de hedef 80K
olmuştu,lakin yeterli antrenman yapamamış buna rağmen katılmaya karar
vermiştim.Hedefim 42k yı bitirip sonrasında da atacağım her adımı kar sayıp gidemediğim noktadada bırakmaktı.Aslında bu güne kadar katıldığım tüm parkurları bitirmiş biri olarak buna gönlüm el verirmiydi bakıp görecektim.Limitlerimi ve vücut direncimi test etmiş olacaktım.
Ultramaraton koşacaksanız öncesinde parkurun türü ve mesafesine uygun olarak hazırlık antrenmanlarını yapınız.Ruhen hazır olsanızda bedenen hazır değilseniz aşırı yıpranır veya sakatlanabilirsiniz.Keyif alacağınız bir parkur kabusa dönüşebilir.
Cuma akşamı Kozyatağından 18:30da 42K koşacak olan arkadaşım Zafer ile birlikte
arabaya atladık.Eskihisarda arabalı vapurdan indiğimizde iki seçeneğimiz vardı. Yalova Orhangazi İznik
güzergahı veya daha önce gitmediğimiz ve bilmediğimiz Karamürsel üzerinden
dağ yolunu kullanmaktı.Macerayı yani dağ yolunu seçtik zaten bir ultra maratoncudanda
başka ne beklenirdiki?
Bir kaç kişiye sorduktan sonra nihayet İznik tabelasını
bulmuş ve yola koyulmuştuk.Hava kararmış ıssız ve sessiz yollardan tırmanışa
geçmiştik bile.Yol zaman zaman kötüleşiyor kıvrılarak karanlık içinde incelip kayboluyor,hava serinlemeye başlıyordu.Şehrin ışıklarını geride kalmıştı tek tük yanan lambaların çılız ışığı altında ilerlerken önümüze bir tilki çıktı.Bir süre onu takip ettik.Aslında o da bizdendi bir koşucuydu.Hayatda kalmak için koşmak zorunda olan sabırla hedefine ulaşan patikaların usta ultracısıydı.Tek farkımız bizim bu işi spor için yapıyor olmamızdı.
|
Patikaların usta koşucusudur
|
Araçtaki
sessizliği bozmak için Zafer'den teybe kaset takmasını rica ettim.Kıraç'ın güzel albümlerinden bir tanesi çalmaya başlamıştı bile.Anadolu Rock ın usta
temsilcisinin yüksek ses ile davul ve yaylı enstrümanlar ile desteklediği o
güzel parçalarına birlikte söylemeye başladık.Bir süre sonra susadığımızı fark edince
dağ başında içecek birşeyler bakınmaya başladık. Kızderbent köyüne girdiğimizde
sokak boşdu,köy meydanını geçtik açık bakkal vardı ama orada bizim aradığımzı içecek yoktu.Sonraki köyün çıkışında uzaktan mavi
ışıklı tabeleayı görünce sevindik.İçeceklerimizi aldık ve yola devam ettik.İçeceklerimizin sonunu yudumlarken İznik tabelasını geçmiş ve şehre giriş yapmıştık.Kayıt masasına acelece girdik hızla malzeme kontrolü yaparak yarış kitlerimizi aldık.Artık yarışa hazırdık.Team Ultra Trail Runners ekip arkadaşlarımız
ile buluşup konaklayacağımız eve doğru yola koyulduk.Evde son hazırlıklar
tamamlandı.Bu yıl yarışın üçüncüsü koşulacaktı ilk defa koşacakların heyecanları yüzlerinde belliydi.Türkiyede ultra maraton deyinca akla gelen isimlerin başında olan Bakiye Hocamız ve Çekmeköyde antrenmanlarda tepeleri adeta uçarak geçen Ufuk 130k koşacaklardı.Bülent de benim gibi 80k daydı Cem ve Behçet de 42k da ter dökecekler arasındaydılar. Ufuk Öztürk ve Bakiye Duranı 130K startı için alana götürdük,ekibin kalan kısmı sabah başlayacak zorlu mücadele için dinlenmeye çekildiler.
|
Bakiye Hoca ve Ufuk'un 130K ya uğurlanışıdır
|
130K koşanlar 24:00
de oldukça renkli görüntüler eşliğinde start aldılar.Onları yolculadıktan sonra Zafer'le dönüşe geçtik ama yine
susadığımızı fark ettik.Sahilde bir mekana girdik.İçecek+patates muhabbeti sonrası 01:30 gibi evdeydik.Bir süre sonra Zafer'den gelen gök gürültüsü üzerine
odadan ayrılarak Ufuk'un odasına geçtim ve derin bir uykuya daldım.
|
130K bekleyişidir
|
Yarış öncesi kaliteli ve yeterli uyku çok önemlidir.Saatlerce ayakta kalacak koşacak olan bedenin mücadeleye dinlenmiş olarak başlaması önemlidir.
|
Koşudan 5 saat önce pateteslerin durumudur
|
MACERA BAŞLIYOR
Sabah 06:10 gibi kalktığımda ekipten diğer arkadaşların çoktan kalkmış ve hazırlanmış olduklarını gördüm.Herkezin heyecanı gözlerinden okunuyordu benim ve Zaferin gözlerinde ise biraz uykusuzluk vardı.Evden
çıkıp starta yakın lokantada Zafer'le birer sabah çorbası içtik ve artık mücadeleye hazırdık.
|
Hedefe doğru koşanların durumudur
|
Start verildi heyecan başladı ve büyük bir coşku ile rengarenk kıyafetler içerisindeki sporcular İznik merkezine doğru dalga dalga yayılmaya başladılar.
|
Maceranın başladığı andır
|
Tarihi İznik
çarşısından geçerek şehir dışına doğru yol almaya başladık.Asfalt yoldan karşıya geçerek
dağa doğru tırmanıyorduk.Düz yolda koşanlar bir süre sonra eğim arttıkça yürümeye
başladılar tabi bende.Hemen önümde ilerleyen Bülent birden samuray edası ile sırt çantasına yaptığı özel bölümden batonlarını çekti ve hızla gözden kayboldu,arkasından baka kaldım ve bir daha yarış boyunca da O'nu göremedim.Tırmanma
bittiğinde tekrar koşmaya başladık yeşil bir denizde yüzer gibiydik.Baharın yeni geldiği toprak ananın uyandığı bir birinden güzel kokuların havada uçuştuğu patikada yol almak gibisi yoktu.İlk kontrol noktasına 12.km de Derbente girdik,hızlıca su takviyesi yaparak yola koyuldum.Yarıştan
sonra Zaferin bu noktada yarışı bıraktığını ve derbent sakinleri ile kahvehanede
sıcak çay içip muhabbet ettiklerini sonradan öğrendim.Amcalar ürettikleri
ürünlerin para etmediğinden dert yanmışlar bu arada sadece Derbentte değil koşu
boyuncu bir çok köyde içilen çaylara para vermiyorsunuz bu çok ayıp bir
davranış zira anadolu misafirperverliği buralarda halen geçerli akçe.
|
Yeşil deniz içinde kaybolmanın halidir
|
|
Behçet Abi ile su ikmalidir
|
Derbenti geçerek tekrar patikaya sardım ortalama tempo ile ilerlerken bir yanda da tatlı ve tuzluları atıştırıp enerji içeceğini alıyordum.Geçen yıl çoban köpeklerinin kovaladığı ve ters yönde iyi bir pace ile kaçtığım o yerden geçerken ''derdim çoktur hangisine yanayım'' dizelerini anımsatan olayı hatırlayınca biraz tedirgin oluyorum neyseki bu sefer ortalıkta bu cici hayvanlardan yok tabi şimdilik zira önümde daha uzun bir yol var.Bundan sonraki kontrol noktası olan Süleymaniye ye doğru bazen çıkış bazende inişli parkurda ilerleyerek 28k da Süleymaniye giriyorum.Bu nokta detaylı beslenme noktası ve ne ararsan var.Her şeye saldırıyorum elma,cips,bisküvü,kola,meyva suyu,kek kuruyemiş vs sırt çantamdaki suyu meydandaki çeşmenin soğuk suyu ile doldurduktan sonra yola koyuldum.Tırmanışa geçmiş soğuk suyu sırtımda hissediyorum ki bu güzeldi.Bir süre sonra yarış boyunca başımın belası olacak karın
ağrısı başladı.Çok fena ağrıyordu ve yarış bitene kadar da peşimi bırakmayacak bazen şiddetlenecek bazen kendini unutturacak ama hep benimle olacak yeni yol arkadaşımla tırmanışa geçmiş ona rağmen manzaranın tadını çıkarmaya çalışıyordum.Müşküle
köyüne doğru inişi geçtiğimizde uzun sağlı sollu kıvrıla kıvrıla inen patikada bizi izleyen meraklı ve bir o kadar güzel çocukları görmek oldukça neşe vericiydi.Onların bu duruşlarını gözlerinin içindeki ışığı görmek için bile buralara gelinirdi.
Yarış esnasında ve öncesinde beslenme çok önemlidir.Daha önce tüketmediğiniz alışık olmadığınız sıvı&katı maddeleri tüketmeyiniz.Parkur uzun ne kadar yersem o kadar iyi olur hatasına düşmeyin.Enerjiye hızlı dönüşen besin maddeleirni tercih ediniz.Aksi durumda can sıkıcı yol arkadaşınıza davetiye çıkarmış olursunuz.
|
Müşküle sakinleri'nin yarışı sahiplenişleridir
|
|
Müşküle de karşılanıştır
|
|
Müşküle de çocukların gözlerindeki enerjinin yansımasıdır
|
Köyde soda almaya karar verdim.Köye girişte
çocuklar bizleri bekliyorlardı bol bol çak yaptık.Köyde her evin önünde
teyzeler bizleri destekliyorlar ha gayret oğlum bravo diyorlardı bu bizlere
büyük moral ve enerji veriyordu.İstanbul maratonunda göremediğimiz ve hep özlediğimiz tablonun tam içinden geçiyoruz. Bakkala daldım bir sodayı mideye indirdim 2. sodayıda su kabına boca ettim.Su kabındaki enerji içeceği kokusu sodayıda sarmıştı
biraz içtim kötü olunca döktüm.Müşküleyi geçince ilk dağ tırmanışıda bitmiş oldu artık asfalta düşmüştük koşmaya
devam.Arkadan gelen Kuvetli çiff beni geçti onlarda 80k koşuyorlar.Şifalı olan
çeşmeden su takviyesi yaparak 42k Narlıcaya girdim.Burada 42k yı bitiren Cem
ile sarıldık,Cemi tebrik ettim uzun süre buna hazırlanmıştı ve iyi bir derece ile
bitirmişti beni sordu yol arkadaşımdan bahsettim,karnım fenaydı soda tuzlu peynir takviyesi yaptım bir
ara bırakayım dedim zaten hazırda değildim ve 60k dan sonrada her an
bırakabileceğim diye koşuya başlamıştım.Cem devam etmem konusunda bana cesaret verdi ve yola koyuldum.
|
Narlıca kontrol noktasıdır
|
Ultramaratonlarda parkur boyunca yarışı terk etmek,yarıda bırakmak isteyeceksiniz bu durumda öncelikle sağlık durumunuz, kalan mesafe,parkurun durumu ve hava şartlarını göz önüne alarak karar vermelisiniz.Bu konuda sizleri cesaretlendirecek arkadaşlarınızda olacaktır.
Narlıcanın hemen çıkışında çok dik bir tırmanış
başladı midem fena ağrıyordu yorgunluk bir yandan 'bende buradayım' diyordu bir yol arkadaşım daha olmuştu.Bırakma zamanı geldi
dedim ama içimden bir fısıltı hayır diyordu bu fısıltı giderek güçlendi ve
devam etmeye karar verdim yürümenin bile çok zor olduğu bu bölümde sopalardan
destek alarak ilerlemeye başladım.İleride bir sporcu yere oturmuş
soluklanıyordu bir yandan devam etmek istiyor bir yandan da çok kötü olduğunu söylüyordu ağrı kesici vardim sonra birlikte ilerledik.Bir süre sonra durduk ve mücadeleyi terk etme kararı verdi onu geri gönderdim.Bu O'nun için iyi bir karardı zira antrenmansız olarak buraya gelmişti.Arkadan gelen son 80K
cı grup ile selamlaştık,beni geçtiler artık tek başımaydım zorlu tırmanış devam ediyor hava
bozacak gibi duruyordu.Tam yalnız olduğumu düşünürken yanımdan organizasyon
aracı geçti ve gözden kayboldu.Hava iyice bozmuş yağmur ciselemeye başlamıştı.Sırt çantamda yağmurluk vardı ama çantayı sırtımdan indirip onu
oradan çıkarmaya bile halim yoktu,durursam bir daha devam edemeyeceğimden korkuyordum.Yağmur hızlanınca buna karar verdim
yağmurluğu aldım üzerime geçirdim.Tırmanışda bitmiş tatlı bir eğimle yağmurla
ıslanan toprağın tarifi mümkün olmayan kokusunu içeme çekerek yakaladığım tatlı tempo
ile koşmaya başladım.Yeşil bir denizin içinde yüzercesine ilerledim iniş bitmiş
dere yatağına inmiştim,uzaktan keçileri görünce aklıma hemen köpekler geldi bu
bir sürüydü.Allahtan korktuğum başıma gelmedi çoban kardeş ile ayak üstü bir kaç
kelam ettik sonra öndeki grubu sordum az ileride tırmanışa geçtiler dedi bana
kestirme bir yol tarif etsede itibar etmedim ve tırmanmaya başladım.Öndeki grubu
yakalamayı bırakın göremedim bile.Ormanın içinde işaretlere bakarak yoluma
devam ederken saati merak ettim saat kullanmayı sevmem cep telefonuma bakarım,baktım şarj bitmiş oh dedim kendi kendime kolay gelsin.Başına bir iş gelse
kimsenin haberi olamayacak.
Bu tür uzun etaplı koşularda tek iletişim aracınız olan cep telefonu ayakkabılarınızdan sonra ki en kıymetli ekipmanınızdır.Parkur boyunca çalışır olması için gerekli tedbirleri mutlaka alınız.
Artık zamandan da haberim yoktu Sölüze kadar yapacakda bir
şey yoktu.Zaten son koşucuydum öndekilere yetişmem imkansızdı arkadan da gelen yok
ortada zaten kimseciklerde yoktu!Sölöze doğru yol alıyordum kısmi tırmanış
bitmiş Sölöze doğru inişe geçmiştim.İnişe geçince oh dedim az sonra Sölöze girerim lakin ne mümkün.Kıvrıla kıvrıla inen yol bir türlü bitmek
bilmiyordu.Aşağıda İznik gölünün müthiş manzarası da olmasa çekilecek iş
değildi.Ormanlık alandan çıkmış stabilize yolda ayağıma dolan taşlarla yılan
gibi kıvrılan yolda ilerlemeye devam ettim.Bir ara durdum ayakkabılarımdaki taşları
atmak için oturdum birazda dinleneyim dedim taş boşaltma işini ağırdan
aldım.Yola arkamı dönmüştüm bir ara bir ses duydum arkama baktım birde ne
göreyim!Bir sporcu hızlı adımlarla ilerlerken bana
baktı ve yine aynı hızlı adımlarla beni geçti.Demekki son sporcu değildim
benden de yavaşı vardı.Hemen toparlandım ve beni geçen arkadaşın peşinden
fişekledim.Sölüze az kalmış evlerin çatıları iyice belli oluyordu gölde
gittikçe yanıma geliyordu.Nihayet patika bitmiş karayoluna ulaşmıştım işaretlere dikkat ederek zeytin ağaçlarının olduğu bahçeden geçtim sonra
ilk evi gördüm evide geçince karayoluna indim.Sola doğru rampaya vurdum
kenardaki bir hanımefendiye Sölüz burasımı diye sorunca o da yukarı çıkın ileride dedi.Yukarı çıktım ve sağda masayı yı gördüm.Masada bir hareketlilik vardı sebebini daha
sonra öğrendiğim.Zamandan habersiz masaya ya girdim saati sordum zaman kısıtına
takılmadığımı öğrenince rahatladım.Beni geçen İngiliz kardeş de su ikmali yaptı
ben acıkmıştım bakkaldan açma aldım masadandan biraz kola ve peynir su aldım.Midem
kötüydü ama birşeylerde yemeliydim zira vücut istiyordu.
Sölüzden ayrıldım işaretleri takip ederek zeytin
ağaçlarının olduğu düz yumuşak zeminli bahçeye daldım.Dağdan sonra bu alanda
koşmak bana iyi geldi ileride İngiliz kardeşi gördüm yakaladım ve
geçtim.Zeytinliklerde ilerledikten sonra dere geçişine vardım su çok güzel buz gibiydi sudan geçtim içimden suya yatmak
geldi ama vazgeçtim dereyide geçince yavaş yavaş zeytinlik
alandan çıkmış oldum.İleride ilk defa gördüğüm iki koşucu ile tanıştım.Geçen
yıl da yarışa birlikte katıldıklarını ve son km lerde süre kısıtına yakalanarak diskalifiye olduklarını anlattılar.Bu
yıl kararlı şekilde bitirmeye niyetleri var.Onlarla biraz sohbetten sonra
tempomu düşürdüm zira yorulmuştum.Artık gölün yanına kadar inmiştim parkur farklı bir
atmosfere dahil olmuştu.Yazlık diyebileceğimiz geniş bahçeli tek katlı evlerin
olduğu geçerken hemen önümde küçük bir kız bana
doğru koştu çak yaptık çok tatlı bu kızı görünce aklıma kızım Zeynep geldi.Bir
dakika sonra bir ses duydum bu bir davetdi.Yazlıklardan bir tanesinin kapının önünde teyze beni çaya
çağırıyordu.Midem kötü olmasına rağmen davete icabet edip bahçeden içeri
girdim.Teyze çok mutlu oldu ve bir o kadarda şaşırmıştı zira sabahtan buyana
kapının önünden geçen koşucuları davet etmiş sadece ben durmuştum.Bahçedeki
masada bulunan ailenin diğer fertleri ilede tanıştım.İkram edilen 3 bardak
çayı içerken bir yandanda sohbete daldık.Ultramaratondan koşudan parkurdan bahsettim onlara,onlarda İstanbuldan gelmişler burada sağlıklarına kavuşmuşlar göle girip çıkıyorlarmış
İznik çok güzle bir yer cennet gibidir dediler.Yemek de söylediler ama ben çok
daha fazla kalamayacağımı ilettim bu arada bizim İngiliz kardeşde hızlı adımlar ile
selam vererek geçti.Bu O nu son görüşüm oldu.Ev sahipleri beni tekneleri ile Orhangaziye bırakma
teklifinde bulundular olmaz dedim bari araba ile asfalta kadar atalım dediler gene olmaz dedim nazikçe nedenini açıkladım teşekkür ederek tekrar yola
koyuldum.Geride benden başkası yoktu bundan emindim artık.Saat zaten yoktu
bende gidebildiğim kadar giderek 75k da duruma bakarım diyerek
düştüm yollara.Göl kenarındaki güzel evleri ve restaurantları geçerek ana yola
çıktım.Mola işe yaramış bacaklarıma derman gelmişti.Jandarma kontrolünde
karşıya geçerek işaretleri takibe başladım.Artık asfalt yolda göle paralel 75k ya doğru koşuyordum.Etrafda evler insanlar taşıtlar vardı.Taşıt trafiğine
dikkat ederek ilerliyorum.Çok değil 2 saat önce dağ başında tek başımayken şimdi şehir içinde koşturmak enteresan geldi bu da Ultramaratonun güzelliklerinden hep sıkıntı olamayacakya!
Midemdeki
ağrı ben buradayım diyordu fazla param da kalmamıştı
aklıma soda ayran geldi ama sadece soda için param vardı.Bunu düşünerek yol kenarındaki
kahveye girdim birde baktım ki zeytinlikte karşılaştığım iki arkadaş mola
vermişler dinleniyorlar onlara dahil oldum soda ayran ikram ettiler biraz
rahatladım.Tekrar yola çıkma vakti gelmişti birlikte yola koyulduk düşük tempo
ile koşarken içlerinden bir arkadaşımız tempoyu artırdı ve bizden ayrıldı.İki
kişi devam ediyorduk fakat yol arkadaşımında ayağında sorun oluştu ağrıları
vardı.Kendisini iyi hissetmiyor ise bırakmasını söylesemde geçen yılda aynı
sorunun olduğunu bu sene yarışı tamamlayacağını söyledi.Onunla vedalaşarak
tempomu yükselttim.Asfalt yol yorucu olsada bu saatden sonra ağrılarda
sızılarda beni yolumdan alıkoyamazdı.Aklımda ki tek şey 75k ya ulşamaktı.Asfalt bitince göl kenarında sayfiye alanına benzer piknik masaları ve
mangalcıların olduğu bir alana vardım.Artık kumda koşuyordum fakat mide ağrısı
da giderek artıyordu.Cebimde ne kadar kuruyemiş varsa hepsini doğaya bıraktım
kuşlar yesin diye zira onlar aklıma geldikçe midem daha da fena
oluyordu.Mangalcılara bakarak kendimi motive etmeye çalıştım.Gözlerim hep ufukta 75K nın işaretlerini arıyordu bu arada belkide zamanım bitmiş boşuna
koşuyordum.Bunları düşünürken ileride 75K nın bayrağını gördüm.Hızlıca masaya vardığımda görevli arkadaşlar masayı yı topluyorlardı.Masada fazla birşey kalmamıştı
birkaç peynir biraz kola cips vs.İlk sözüm zamanım bittimi oldu.Hayır dediler
daha bir saatiniz var diyince içime su serpildi zira geriye 5k kalmış ve hala bir saatim vardı.Bu oldukça güzle bir haberdi.Biraz dinlendim zorda olsa peynirden
tırtıkladım ve çok vakit kaybetmeden düştüm yola tam çıkarken
arkadan ayağı ağrıyan arkadaşın da giriş yaptığını görünce çok
sevindim.Yine asfalttaydım ve adım adım Orhangaziye gidiyordum.Düşük tempo ile
koşuyor bir yandanda midemdeki ağrı ile uğraşıyordum.İleride koşan iki kişi daha gördüğümde şaşırdım kimdi bunlar?Bir tanesinde baton ve yağmurluk vardı ilk
defa görüyordum hızlandım ve yakaladım
onları.Bunlar Yonca Tokbaş ve kahvede soda ayran ısmarlayan arkadaşdı.Her
ikisininde ortak bir yönü vardı ikiside geçen yıl 80k yı tamamlayamamışlardı ve
bu sefer şeytanın bacağını kırmak
istiyorlardı.Hatırlarsanız Sölüz girişinde bir hareketlilikten bahsetmiştim.Yonca 60k ya gelmiş
ve bırakma kararı almış olmasına rağmen arkadaşalrının ısrarı ile o noktada
tekrar parkura devam etme kararı almış tabi bu aşamada git geller yaşamış
gördüğüm hareketlilik de oymuş.Yonca ayağında sandeleti ile ilerlemeye
çalışıyor bir yandan da bizle sohbet ediyordu.Hedefe yaklaşmış olmanın verdiği
heyecan ile vücudundan gelen isyana aldırış etmiyordu.Birlikte ilerledik çevre
yoluna çıktık yolun karşısına geçmeliydik işaretler altgeçidi gösteriyordu
fakat heyecan ve yorgunluklan iki arkadaşımız ters yöne doğru ilerlediler.Bunda
bir gariplik olduğunu fark edip doğru işaretleri bularak birlikte alt geçide giridik.
Ultramaratonlarda işarteleri takip etmek çok önemlidir.Önümdekiler nasılsa doğru gidiyorlardır deme birde bakmışsın km lerce boşa koşmuşsun!İşaretleri takip etmek senin en önemli vazifelerindendir.Emin değilsen dur ve enson görüdğün işarete geri dön.Varsa parkur rotasını saatine yükle.Uçurumdan düşen koyunları unutma!
Zamanımızın azaldığını tahmin ediyordum fakat hala finishe gelememiştik.Alt geçitten çıktık
artık tamamen şehrin merkezindeydik yolda bize bir çok kisi finishi tarif
ediyor bazıları çok geç kaldınız herkes geçti burdan diyordu.Ee tabi o taraftan
bakınca öyleydide bizim taraftan bakınca olay çok farklıydı.Kalabalık içinde ilerleyişimiz çok sürmedi ileride bayraklar ve flamalar göründü büyük heyecanla topluca finishe
girdiğimizde Yonca artık gözyaşlarına hakim olamamış ağlıyordu kolay değildi
geçen yıl son 5k da kaçırdığı yarışı bu yıl tamamlayabilmişti.Hedefe ulaşmanın vermiş olduğu huzur ve mutlulukla o güzel
çiniden yapılmış anı madalyamızı boynumuza astık.Süre 12:35 dk yı
gösterirken hala 25 dk mız vardı.Kendime inanamamıştım öylesine başladığım
parkuru tamamlamış olmak benide şaşırtmıştı.Oturdum kaldım bir kaç dostu aradım
sevincimi paylaştım.Midemdeki ağrıda geçmişti sanki o da finisihi
bekliyordu.Kıyafet değişimi için okula girdim oradaki grup
beni görünce şaşırdı Narlıca rampasında beni geçen gruptu bunlar abi dediler biz seni geçtikten
sonra bu abi bitiremez bırakır demiştik diyip tebrik ettiler.Bende
bugüne kadar başladığım her parkuru tamamladığımdan bahsettim zaten amacımızda
bu değilmiydi?
Başlamak bitirmenin yarısıdır hedefin sağlam ve inandıysan zorluklar seni caydıramaz sadece oyalar bir süre sonra onlarla yaşamayıda öğretir sana
|
Dağlarda koşmak gibisi yoktur
|